Güncel
Bu sözlerle başı belada: Allah’tan başka hiç kimseden korkmayan Atilla’nın torunlarıyız
Follow @dusuncemektebi2
2013 yılında Marmara Üniversitesi’nde ülkücü gençlerin düzenlediği bir konferansa katılan Macaristan’ın aşırı milliyetçi partisi Jobbik’in lideri Vona Gabor, Türkçe olarak söylediği bu cümlenin beş yıl sonra iddialı bir şekilde girdiği seçimlerde başına dert açacağını herhalde hiç düşünmemişti.
Karar gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, Macaristan'daki seçimlerde boy gösteren aşırı milliyetçi Gabor Vona'nın yıllar önce Türk ırkı için söylediği sözlerle verdiği imtihanı köşesine taşıdı.
Yazının Tamamı
Hunların Türklerle ortak ataları olduÄŸuna ve Turan’a inanan radikal milliyetçi Jobbik hareketini biraz daha merkeze kaydırarak büyüten Gabor’un bu cümleyi kurduÄŸu ve salondaki ülkücü gençler tarafından coÅŸkuyla alkışlandığı beÅŸ yıl önceki konferansta çekilmiÅŸ 12 saniyelik videosu, seçim kampanyası sırasında büyük bir kısmı iktidar partisinin kontrolünde olan Macar medyasında günlerce dolaÅŸtırıldı, internette yüzbinlerce kiÅŸi tarafından izlendi, üzerine Gabor’un gizli Müslüman ve Türk hayranı olduÄŸunu iddia eden binlerce yorum yazıldı, iktidar partisi Macar milliyetçisi siyasetçiyi başında sarıkla gösteren afiÅŸler dahi kullandı.
BaÅŸka bir billboardda ise milliyetçi lider, diÄŸer muhalif liderlerle birlikte BaÅŸbakan Victor Orban’ın “Macaristan’ı ve Avrupa’yı Müslüman göçmenlerle istila projesinin arkasındaki isim olarak suçladığı Macar milyarder Soros’un kolları arasında görülüyordu.
Ãœlkenin en radikal milliyetçi hareketini gayri-milli olarak gösteren bu belaltı kampanya iÅŸe yaramış olacak ki, Jobbik geçen Pazar yapılan seçimlerde oyların yarısını, Meclis’teki sandalyelerin de 2/3’ünü alan iktidar partisi Fidesz’in epey arkasında ikinci sırada kaldı.
Oylarını artırıp, partisini ana muhalefet yapmasına rağmen 40 yaşındaki Vona Gabor istifa etti.
Halbuki, 80’lerde anti-komünist gençlik hareketleri olarak kurulmuÅŸ bu iki partiden Jobbik para-militer kanatı da olan milliyetçi, göçmen karşıtı bir hareketken, Fidesz liberal bir öğrenci hareketi olarak ortaya çıkmıştı.
Åžimdi herkesi Sorosçulukla suçlayan, uçan kuÅŸun arkasında Soros’u gören partinin lideri Victor Orban, Soros Vakfı bursuyla Oxford Ãœniversitesi’nde okumuÅŸ, 1989’da komünist rejimin devrildiÄŸi süreçte verdiÄŸi mücadeleyle Batı dünyasında övgüler almış, demokrasi ve barış ödüllerine layık görülmüştü. Parti olarak kurulduklarında da Avrupa’da Liberal Enternasyonel üyesi olmuÅŸlardı.
Ama komünizme karşı özgürlük mücadelesi veren Victor Orban imajı, 2010 yılında partinin tek başına iktidara gelmesinden sonra değişmeye başladı.
Önce 2010’da medyanın iktidara yönelik eleÅŸtirilerine, devlete hakaret, kamu düzenini bozmak gibi suçlamalar getirmenin önünü açan bir kanun kabul edildi. Parti hızla otoriter saÄŸ bir çizgiye doÄŸru kaymaya baÅŸladı. 2013’den sonra artan göçmen sorunu bu saÄŸa ve otoriterliÄŸe doÄŸru kayışı hızlandırdı.
Bu aks değişikliğine meşruiyet sağlamak için ise Macarlar hassas bir yerlerinden yakalanmıştı; Tarihlerinden...
Osmanlı, Habsburg yönetimleri altında geçen yüzyıllar, Birinci ve İkinci Dünya savaşlarındaki yenilgiler, işgaller, direnişlerin hatıralarda hala canlı, rövanş isteğinin hala güçlü olduğu ülkede tarih siyaset için münbit bir tarla.
Victor Orban, taraftarlarına göre yeni Hünyadi YanoÅŸ. Nasıl YanoÅŸ, 1456’da Belgrad’da Osmanlı ordusunu durdurup, Avrupa’yı Müslümanların iÅŸgalinden koruduysa, bugün de Orban, Müslüman göçmenlere karşı Avrupa sınırlarını ve Hıristiyan kültürü koruyan bir Haçlı komutanı.
Orban’ın konuÅŸmaları tarihe atıflarla dolu. Orban’a göre ‘1848’de Habsburg Ä°mpatorluÄŸu’na ve AlmanlaÅŸmaya karşı, 1956’da Sovyetlere karşı kendi kimliklerini ve kültürlerini korumak için ayaÄŸa kalkmış Macarlar, bugün de dünyanın gizli, küresel güçlerine karşı, Soros Ä°mparatorluÄŸu’na karşı ayaÄŸa kalkıp direniyor.’
Nasıl çok milletli Habsburg İmparatorluğu, çok milletli Sovyet İmparatorluğu ayakta kalamadı, yıkıldı, çok kültürlü Brüksel merkezli, tek kültürü ve milleti dayatan Avrupa Birliği de yıkılacak.
Avrupa BirliÄŸi’nden Orban iktidarına dönük eleÅŸtirilere karşı da tarih bulunmaz bir kalkan.
Bizdeki Sevr sendromu gibi, Birinci Dünya Savaşı’nda yenilen Macarların da “Trianon sendromu” var.
Sykes-Picot anlaşmasına benzeyen gizli bir anlaşmayla İngilizler ve
Fransızlar, Macarların büyük imparatorluğunu parçalamış ve devletler arasında paylaştırmış, yeni devletler kurmuşlardı.
Bu hınçla ülke Ä°kinci Dünya Savaşı’na da Nazi yanlısı bir iktidarla girmiÅŸ, yüzbinlerce Yahudi toplama kamplarına gönderilmiÅŸti.
Macar tarihindeki bu “küçük defo” da Victor Orban’ın yakın danışmanı olan ve bütün bu tarih tezlerindeki akıl hocası Mária Schmidt tarafından yakın zamanlarda çözülmüştü.
Onun kurucusu olduÄŸu Ä°kinci Dünya Savaşı yıllarını anlatan Terör Müzesi ve 2014’te Orban’ın emriyle BudapeÅŸte’nin en merkezi meydanlarından birine dikilen anıt ile aslında Macarların da önce Nazilerin ardından Sovyetlerin kurbanı olduÄŸu tezi resmi tarih tezi haline geldi.
Bu “büyük” katkılarıyla tarihçi Marie Schmidt, iktidardaki Fidesz’in resmi ideologu haline gelmiÅŸ durumda. Ayda bir iki yazı yazdığı kiÅŸisel bloÄŸundaki yazılardaki fikirleri epey radikal; “Göçmenlerle Avrupa Ä°srailleÅŸtiriliyor. Nasıl Ä°srail’de her yer kontrol noktası, her an cihatçı saldırısı tehlikesiyle baÅŸbaÅŸalar, mülteciler geldikçe Avrupa da bu hale gelecek. Ama lobilerden para alan, Soros’un adamı olan Avrupalı liderler bu tehlikenin farkında deÄŸil. Ama 150 yıl Türk istilası yaÅŸamış Macarlar bunun sonuçlarını çok iyi biliyor. Macarların siyasi birliklerini 1870’lerde saÄŸlamış Almanlardan alacak dersi yok. Bütün imparatorluklar gitti ama 1100 yıllık Macar milleti yerinde duruyor.”
İşte Orban, bütün seçim kampanyasını bu tarihi hesaplaşma tezi üzerine kurdu. Yaşadığımız günleri 500 yıllık Macar tarihinin devamı olarak gösterdi. Adları değişen düşmanlar aslında aynıydı, Macarların buna vereceği cevap da aynı olmalıydı. Macar toplumunun tarihi travmalarına dokundu.
Sık sık meydanlarda “Macaristan, Soros Ä°mparatorluÄŸu’nun askerlerinden siyaseten, ahlaken, hukuken rövanşı alacak. George Amca’yı Amerika’ya geri postalayacağız. Bizim gidecek baÅŸka ülkemiz yok, gizli küresel güçlere karşı Macaristan’ı savunuyoruz” mesajı verdi, ülkedeki göçmenler için çalışan sivil toplum örgütlerini sıkı denetime alacak, yüksek vergiler koyacak “Stop Soros” yasası olarak bilinen yasayı geçirmeyi vaad etti. Kendisi eski bir Soros bursiyeri, liberal hareket lideri iken, muhalefeti, büyük ÅŸeytan Soros’un adamları olarak gösterebildi. Mülteci korkusunu, ülkenin, Avrupa’nın ve Hıristiyanlığın beka meselesine çevirmeyi baÅŸardı.
Ülkenin en milliyetçi hareketini bile elindeki medya gücüyle Müslüman ve Soros işbirlikçisi ilan etti.
Bütün bunlar Macarları ikna etmiş ve heyecanlandırmış olacak ki, Orban, Macaristan tarihinin en yüksek oyunu olarak üçüncü kez tek başına iktidar oldu.
Önce en büyük rakibi Jobbik’in lideri istifa etti, ardından eski bir dava arkadaşı olan ama sonra yollarının ayrıldığı, son seçimde Jobbik’i destekleyen ülkenin en büyük medya grubunun patronu Lajos Simiscka, seçim sonuçlarından sonra emekliye ayrıldığını açıkladı.
Åžimdilik, Orban’ın önünde Macarların tarihi rövanşını almak için Hünyadi YanoÅŸ’un akıbeti dışında bir engel kalmamış gibi görünüyor.
Bundan sonra meydanlarda nutuk olarak bolca alkış alan iddialı sözler, gerçeklerle ve ülkenin imkanlarıyla sınanacak.
Ama nasıl olsa tarih, her yeni güncel durumda, bir kere daha değiştirilip, açıklama ve meşrulaştırmalar için kullanılabilecek büyük bir hikaye olarak orada duruyor.
Tarihi hesaplaşma ve rövanş hikayesi karşısında, her türlü güncel itiraz süfli kalabiliyor, tarihi devamlılık tezi mutlak açıklayıcı görevi görebiliyor.
Milletlerin böyle tarihi rüyalardan uyanması o yüzden o kadar kolay olmuyor.
Henüz yorum yapılmamış.